3 Kasım 2011 Perşembe

WTA Championships İstanbul 2011 ve Tenis

İstanbul, Doha'dan devir aldığı WTA Turnuvasına 3 sene boyunca ev sahipliği yapacak. İlkini muhteşem bir organizasyonla başarıyla neticelendirdi. Wta, TTF ve Milli Gençlik ve Spor Bakanlığı işbirliğiyle. Türkiye Tenis Federasyonu başkanı Ayda Uluç hanım nezninde tün TTF çalışanlarına teşekkürler. Akılane bir girişimle sponsor olan TEB BNP Parias ve Türk Hava Yolları'da tüm dünyada milyonlara ulaşan seyircisiyle, marka tanınırlılığını arttırmanın haklı gururunu yaşıyordur şüphesiz. Bu tür organizasyonlara sponsor olmanın, kurumsal kimliğe katkısı diğer firmalar için örnek teşkil etmelidir. Dünyada yeri yadsınamaz olan futbolun, İstanbul'da tahtı sallanmıştır aslında. Sinan Erdem Salonunda WTA final maçları 15.000 seyirciye ulaşırken (500 kişide görevli vardır) aynı saatte İnönü Stadyumunda Beşiktaş-Sivas Spor maçı 10.000 seyirciye oynandı. Tenis ve seyircisi artık yerini bulmuştur ve bu dev organizasyonla rüştünü ispat etmiştir. TV kanalları, radyolar, medya artık bu değişimleri, gelişimleri göz ardı etmemeli, görmemezlikten gelmemelidir. Neticede deli gibi sahip çıktığınızda ata sporunuz değildir. Bu maddi kaynakları, imtiyazları, ilgiyi, alakayı CİRİT'e aktarsanız gam yemeyeceğim.

Sinan Erdem salonu, dünya standartlarında hazırlanmıştı, el dokuması yeni bir ipek halı gibi duran kort insanın başını döndüren harika renklerle çok davetkardı, iki baseline(dipçizgi) da yazan İstanbul yazısını eğilip öpesin gelir haldeydi. Işık, ses, ısınma gibi teknik konuların tümü aksaksızdı. Hafta arası ve saat 17:00'de başlayan maçlara rağmen seyircinin izdihamı, ilk günden, finale kadar dolup taşan tribünler tüm dünyaya dudak ısırttı. Bu kadar coşkulu, heyecanlı, bilinçli seyirciyi tüm dünya tenisçilerine kısmet olur umarım. Doğru yerde tempo tutan, doğru puanı alkışlayan, oyuncuların tümünü tanıyan, vuruşları bilen, 6-7 saat boyunca aynı dikkatle maçları izleyen, sadece 7'şer dakikalık aralarda ihtiyaç giderip nefes alan ama bu arada bile maçları konuşan bir seyirciye de bir alkış benden. Tüm dünyada rağbet görmeyen double (çiftler) maçında bile seyirci tribünlerdeydi. Dizi müptelası bir toplum olarak takip ettiği dizilerinden feragat edip saatlerce tenis izleyen bir kitle. Firmalar üzgünüm  ama AB ve B grubu oradaydı boşa TV reklamı verdiniz, verdiyseniz de keşke canlı yayınla turnuvayı veren kanallara verseydiniz. Dünyanın en iyi ilk 8 kadın tenisçisi, ilk günden son güne kadar final tadında maçlar izlettiler. Sanırım 6 günde 40 saat tenis maçı izlemiş oldum ve bu benim için görsel antrenman oldu.
Organizasyonda aksayan pek bir şeye tanık olmadım, olsaydım inanın çok sert şekilde kaleme alır ve dile getirirdim. Evet bu turnuvada eğreti duran tek karakter Fadik Sevin Atasoy'du, dersini hiç çalışmamıştı ve gülünç hatalar yaptı. Tenis severler olarak 'bu kadar kusur kadı kızında da olur' diyerek tolare ettik, seneye kesinlikle daha iyi seçim yapılacağından hiç kuşkum yok. Görevlerini fevkalade yapan, sabırlı, dikkatli, uslu , akıllı ball boyların ball girllerin gözlerinden öperim.
Turnuva başlamadan önce Wta Championship İstanbul'un web sayfasında, facebook sayfalarında, ilgili gruplarda, tweeterda, yetkililere seslenmiş ve' 25 Ekim günü turnuvanın İstiklal Marşı ile açılmasının gerektiğini düşünüyorum. Geçmiş yıllarda İstanbul Cup'larda yapılmamıştı ve içim sızlamıştı, özellikle 19 mayıs tarihine denk gelen İstanbul Cup'da bence zaruri idi. Şimdi de 29 Ekim Cumhuriyet bayramı ile çakışıyor. Lütfen bu konu es geçilmesin ve yerini bulsun.' yazmıştım. Sonrası, sosyal medyanın gerçekten yaptırım gücü var, mimarı ben miyim bilmiyorum ama turnuva İstiklal Marşı ile açıldı, önemli olanda sadece buydu zaten. Turnuva tarihi yaklaştığında, Türkiye'nin sıcak ve acılı gündemine denk gelmesi beni çok kaygılandırmıştı. Bir yandan vatandaş olarak canım yanarken, öbür yandan hem tenis sever olarak, hemde bununda bir görev olduğu, ülke adına ilk kez yapılacak bir sorumluluk olarak endişe duydum. İlk gün gayet moralsiz gittiğim wta maçında, benim gibi her şeye rağmen orada olan binlerce seyirci vardı. Tenis, seyircisiyle buluşmuştu. Sporun iyileştirici, rehabilite edici, yapıcı, birleştirici yanını o gün salondan çıkarken bir kez daha anladım. Yurt genelinde, hassas dönemlerden geçiyoruz sebebiyle kutlanmama kararı alınmasına rağmen, 29 Ekimde, solandaki her koltukta duran Türk Bayrağı ile, ball boyların üzerindeki bayrak tshirleri ile orada olan herkes Cumhuriyet coşkusunu yaşadı.
Oyuncularından bahsedecek olursam, Sharopova sakatlığından ötürü final oynayamayarak Türk seyircisini  2. kez hayal kırıklığına uğrattı. İlk gelişi 2008 İstanbul Cup'da ilk maçında elenerek, seyircinin hevesini kursağında bırakmıştı. O yüzdendir ki, sadece final maçı bileti almamak gerek, her zaman favorilerini finalde izleme şansınız olmayabilir. Wozniacki'nin dünya 1 numaralığının, tamamen puan meselesi, oynadığı turnuva sayısı ile ilgili olduğunu ispatladı. Akılda kalan, bir oyun ve vuruş sergileyemedi. Risk almayan, etkili vinner vuruşları olmayan, uzun rallilerde topu tutan bir oyunu vardı. En agresif oyunu, Radwanska, Kvitova ve Azeranka sergiledi. En ilginç isimlerden biri Bartoli idi. Çift el forehand ve backhand paralel vuruşları harikaydı ve kortta ki hareketliliği de gözlerden kaçmadı. Zvonavera, istikrarlı oynamadı, yakaladığı fırsatları değerlendiremedi. Staosur, seyirciden çok etkilense de, maalesef oyunuyla seyirciyi etkileyemedi. Kötü bir sezon geçirdiğini söyleyen Li ,korta mucize yaratamadı.Finali oynayan tenisçilerden Azarenka  her ne kadar inanarak oynasa, direnç gösterse de, Kvitova  1,750,000 $ büyük para ödülüyle dönen tenisçi oldu.
Son yılların tablosuna bakınca, kadın tenisinde, Rus, Belarus, Balkan ve Slavların hakimiyeti devam edecek gibi. Tüm dünya tenis seyircisi sanırım, İngiliz, Alman, İtalyan, Amerikan, İspanyol vs oyunculara hasret. Efsane isimler çıkmasını özledik. Neredeyse her köşe başında kort olan İspanya'dan hala bir kadın tenisçi çıkmadı. Hele ki, İngiltere 16. YY'da tenisi icat etmiş bu ülke, sorsanız 'Bir ingiliz Wimbeldon'ı kazansa ertesi gün kıyamet kopsa kabul edermisiniz? 'diye sorsalar sanırım hepsi 'evet' der, o denli.
Evet, harika bir organizyonunun altından alnımızın akıyla çıktık.Kesinlike bu iş kotarıldı. Artık kendimizi bu kadar küçümsemeyelim, acımasız olmayalım, bizi aşar, bizi yorar şeklinde yaklaşımlardan sıyrılalım çünkü bu ülkede güzel işlerde oluyor, daha da iyisine, daha da fazlasına açık olalım. Tenisle kalın ve tanışın.