14 Aralık 2011 Çarşamba

MHP (Maalesef Haliniz Perişan)


Görüş olarak daha yakın ve  daha uzak olduğum partiler var kuşkusuz, yinede yüzde yüz beni temsil eden bir siyasi parti olmadığı için hiçbir partiye ait değilim  Ama bir kez daha anladım ki ben partiler üstü biriyim. Geçmiş yıllarda bir iki partinin kadın kollarının havasını solumuştum. Siyasetten başka her türlü konunun konuşulduğu, evde beş çayı içmek yerine çaylarını teşkilat binalarına taşıyan, acaba çocuğuma bir iş ayarlayabilir miyim kaygılı, benzer düşünceli evde ki sorunlarından kaçış için bir yer arayan kadınların bir araya geldiği ortamlardı sadece. Niçin buradasın, neye inanıyorsun, amacın ne, ne yapabilirsin sorularına cevap veremeyecek bu hanımlar, partinin gövde gösterilerinde kalabalık yapmaktan başka hiçbir işe yarayamıyorlardı. Bulunduğun partinin tüzüğünü okudun mu? Partinin misyonundan  ve vizyonundan haberdar mısın? Alt yapıları olmayan bu hanımları televizyon ekranında ki pembe diziden alıp, doğrudan bir siyasi partinin kadın kollarına koyarsan ne beklersin. Bu hanımlardan bir şey beklendiği, umulduğu da yok zaten. Biraz ilgili olanlarda, kocalarının peşinden geldiklerinden oradalar. Kaç tane kadın var, yada hiç var mı ki? kocası siyasi bir partiye inanıyor, baş koymuş, o partinin üyesi, çalışanı ya da lideri. Kadında okumuş, araştırmış ve falanca başka bir partiye kendini yakın hissetmiş ve o partinin içinde. Masal gibi değil mi? Oylarını bile kocalarının istekleri yada baskıları doğrultusunda kullanan kadınlar var olduğu ülkemizde  bunları düşünmek ütopik.  
En büyük yanlış ki, bunu sağ, sol, bütün siyasi partiler maalesef yıllardır sürdürüyor, KADIN KOLLARI ne demek. Kadını bütünden ayrı bir kol olarak değerlendiren zihniyet nasıl beni temsil eder. Eşitlik nerede? Düşüncenin, davanın, eylemin, kadını erkeği kolu kanadı olur mu? Hepsi için geçerli olan bu feodal zihniyet de neyin nesidir? İçinizden bir iki aklı başında kadını yanımıza alır biz işimize bakarız. Sizde orada kadın kollarında çalın oynayın, oyalanın. Çiçek açın papatya olun, bir ampul gibi etrafınızı aydınlatın, asena olup uluyun.  2. Dünya Savaşından bu yana, kadının rolü figüranlıktan öte gidemedi. Savaş sonrası, Avrupa’da ki can ve mal kaybı erkeklerin isteği üzerine feminist akımı başlattı. Çünkü ucuz iş gücüne ihtiyaçları vardı, ekonominin yeniden diriltilmesi gerekiyordu. Çok sayıda kadın vardı ve sözde ekonomik özgürlük adıyla erkeklerin aldığı yarı ücretle ağır işte çalıştılar. Ve bugünün uzantısında pek bir şeyin değişmediğini görüyoruz.
Partilere dönersek, uzak olduğum bir partiyi keşfetme, gözlemleme fırsatı  yakaladım. MHP’nin Erciyes’de ki 16. Kurultayına katıldım. Bir otobüs Ülkü’cü ile Kayseri Erciyes’e gitttim bir gece Erciyes eteklerinde çadırda kaldım ve ertesi günü de onlarla geçirip İstanbul’a döndüm. Erciyes eteklerinde binlerce çadır vardı ve Türkiye’nin ve hatta Avrupa’dan bir çok gurbetçi arabalarıyla buraya gelmişti. Hiçbir türlü konforun bulunmadığı bu koşullarda haftalarca, aylarca kalanlar vardı. Bunca insan, para karşılığı bile buraya getirilip durduralamıyacağına göre onları birbirine bağlayan güç bir bağ var kuşkusuz. Partinin feodal ve ilkel yapısı çok göze çarpıyordu. Otuz saati geçkin otobüs yolculuğunda dinlenen Ankaralı Turgut, partinin ne kadar tabanda olduğunu ve tabanda da kalmaya mahkum olduğunun ispatıydı. İçe dönük olan, açılmaya ve yenilenmeye kapalı olduğu, ülkücülerin  her türlü söyleminden ve tavrından belli oluyor. Bozkurt işareti, bıyık ve genel görünüş itibariyle müthiş bir şekilcilik içinde hapsolmuşlar. Kanıksanmış olan,  MHP eşittir Faşist tanımının abartılı olmadığını gözlemledim. Asmak, kesmek, dövmek ve öldürmek gibi gayri insani sözler, kadın-erkek tarafından çok sık kullanılıyor. Tabi ki beni en dehşete düşüren kadınların bu sözleri çok rahat telafuz edebilmeleri. 30’lu yaşlarda bir kadının, bundan öte bir annenin insan boğazlamayı doğal karşılaması, gerektiğinde yapılmalıyı savunması, telefonun 2-3 dakikalık video kaydından, bir Çeçen’in bir Rus’un kafasını bıçakla kesip ayırması sahnesini soğukkanlılıkla ve keyif alarak izlemesi benim için dehşetinde ötesinde. O bir kadın. O bir anne. Ama nasıl? Bu soruların cevabını sözde onların geleneklerimi cevaplıyor? Davul zurnayla, halay çekmek istediklerinde bulundukları mekanın yetkilisinden izin alma ihtiyacı duymayan, “karışırsa, ağzını burnunu kırarız” sözlerinin içinde nerede anaç Türk kadını. Türklüğün, Milliyetçiliğin, bu olmadığı aşikar. Kesici alet taşımak, bıçak çakı gibi büyük bir gereksinim ve gereklilik gibi onlar için. Karşılarında ki herhangi bir insanın onların isteklerini karşılamayan bir cevaplarına karşın ilk akıllarına gelen çözüm yolu “dövmek”. Ocak başkanına yöneltilen, “reis su istedik vermediler” “reis odun istedik vermediler” gibi benzer sorulara reisin ilk cevabı “dövseydiniz” bir noktaya kadar şaka olarak algılamak istedi beynimin kıvrımları. Bir kez olsun, kazara olumlu bir fiil çıkmasını bekledim ağızlarından.
Ülkü ocakları kapatılmalı. Nedenine gelince, Ülkü ocaklarının; tut, yakala, parçala komutları ile itaatkar, sadık köpek yetiştiren K9 Eğitim Merkezlerinden  bir farkı yok. Onsekiz yaşının altında, gencecik körpe beyinlere siz ne verirseniz onu alır. Dünyada ki bir çok kavramdan, oluşumdan, olgudan bihaber gençlere yapılan, bir nevi insanlık suçu. Kişiliği oturmamış, eğitimini tamamlamış, okuyup araştırmamış, alt yapısı oluşmamış, kendi doğrusunu bulmamış bu gençlerin özgür bırakılması şart. İnsanoğlunun, alt beyninde ki aidiyat duygunu biliyoruz. Herkes, bir bütünün parçası, bir toplumun üyesi, bir yere ait olmak ister, ama ham beyinlerin olgunlaşıp, kendi gerçeğiyle ve rızasıyla orada olmaları gerekir. O gençleri yetiştirmek ve kendilerine dahil etmek MHP için bir başarı değil. Otuzlu yaşlarında biri, ben mevcut partilerin tüzüklerini okudum, icraatlarını inceledim, ve sizin söylemlerinizi doğru buluyorum, misyonunuz beni düşüncelerime paralel diyerek çıkıp, sizin partinize dahil oluyorsa bu bir başarıdır. MHP ne zaman ki bu gerçeği fark eder o zaman yol olacaktır.   
Fedai değil, vizyonu olan insanları partiye dahil eder,  sivri söylemlerini, köşeli düşüncelerini ne zaman ki törbüler, kan kokan marşlardan vazgeçer, bir yenilenme içine girer, kabuk değiştirir, ne zaman ki, Bozkurt olan o eller şakağa konup düşünmeye başlar, ne zamanki Bozkurt silkelenir, kuyruğunda ki keneyi, pireyi silkeler kendine gelir işte o vakit  çağdaş bir siyasi parti olur.    


Arzu ÇAĞLIBULANIK
10 Ağustos 2005

Severek İzlediğiniz Bir Diziden

Severek izlediğiniz bir diziden; 4 çocuk sahibi adam eşini aldatır ve boşanır sonra diğer kadınla evlenir. Sonra boşandığı eski karısına tecavüz eder ve kadın hamile kalır ve başkasıyla evlenir. Tecavüz eden adamın şimdiki karısı adamı boynuzlar, boynuzladığı adam tecavüz edilen kadının evlendiği ama ölen adamın eski karısının şimdiki kocasıdır. Evin büyük kızı, kocasını eski sevglisiyle aldatır. Evin küçük kızı kocasının abisine aşıktır zaten, ondan boşanıp abisiyle yatar. Evin büyük oğlu, düğün günü bir kızı kaçırır eve getirir. Evin henüz velet olan küçük oğluda bir kızı sever ama o kız da yüz vermez başkasını sever.

Dizinin adını vermeye gerek kalmadığını düşünüyorum ama varyasyonlar yazabilirim. Mesela; 'Öyle Bir Sıkar Ki', 'Öyle Uyur Ki Millet',  ' Ahlak Geçmiş Zamanda'  Ve sizler, yüksek maneviyat, merhamet duyguları ile izler. Belki bu aileye acır, kah orada ki bazı karakterlerin yerinde olmak istersiniz. Resmin tamamına baktığınız da 'Türk Ailesi' gibi gözüken bu hikayenin açılımında 'ne kadar mide bulandırıcı' olduğunu şimdi anladınız. Biz bu değiliz, hele 40 sene önce hiç böyle değildik. Siz anladıysanız, çevrenize da anlatın. Yada size iyi seyirler, devam edin.