Özgecan Aslan anısına, saygı duyduğum kadınlara, kendime.
Kelimeleri yüreği batanlardanım, kurduğu cümleleri yutan,
hazmetmeye çalışanlardan. Dile getiremediklerini yazanlardan. Konuşsam acıtır
diye kendi canını acıtanlardan. Bağırıp çağırıp, haykırmak, kırıp döküp, taş
üstünde taş bırakmamak noktasında, noktayı kendine koyanlardanım. Kimi gün,
kimseyle tek kelime konuşmadığım olur, kendimle konuşur, kendimi dinlerim. İç
ses hiç susmaz zaten. Hesap, muhasebe, muhakeme... Bunları kimi rakamlarla
yapar, ben vicdanla.
Vicdanım bugün yaz diyor.
Özgecan Aslan yaşamıyor.
Gençliği, hayalleri, umutları, geleceği, sevinçleri, hayal
kırıklıkları, korkuları, yaşadıkları ve yaşayamadıklarıyla, doğmamış
çocuklarıyla toprağın altında...
Ben yaşıyorum.
Belki tesadüfen. Kaç kere teyit geçtiğimiz ölüme karşın.
Tanrı’nın biçtiği ömrü, onun tasarrufunda, onun kurgusunda yaşıyorum şu an
için.
Nasıl öfkeleniyoruz, Azrail’in rolünü çalana, hele hele
zamansız olana öfkemiz çığ gibi büyüyor. İlk değil! Kim son olacağına söz
verebilir?!
Erkekler tarafından kadınlar öldürülüyorlar.
Kadın olmak zordur, belki erkek olmak da zordur ama kadın
olmak daha da zordur, hele güzel bir kadın olmak çok daha zordur. Erkek olmak
teflon tava gibidir, ona çok fazla bir şey yapışmaz. Ama kadın kolay lekelenir.
Erkeğin hakları geniştir. Erkeğin sırtı sıvazlanır, kadın eleştirilirken. Kadın
bedeni üzerinden savururken küfürleri erkek, bir saniye bile düşünmez-düşünemez
onu dünyaya getirenin de bir kadın olduğunu. Hâlbuki bal gibi bilir ama mıh
gibi tutamaz aklında. Anası, bacısı, kızı, teyzesi, halası, kız yeğenlerinin
canı, namusu, duygusu o kadar önemliyken, gözünü kırpmadan bir başkasınınkini
harcar.
Kadın olmak zordur, güzel kadın olmak katmerli zordur.
Bana niye çalışmadığımı soranlara başka sebeplerde söyledim.
Taciz edilmediğim hiç bir iş yerim olmadı benim. Erkek için ekmek aslanın
ağzında ise, kadın için erkeğin apış arasına denk gelmeden ekmeğe ulaşmak zor.
Erk onlarda, iktidar onlarda. Çantamı alıp çıktığım iş yerleri. En üretken,
verimli çağımda, yeteneklerimle, zekâmla, birikimimle arkama bakmadan eve koşup
kapımı kilitlememe neden olan erkekler. Daha azla yetinerek yaşamaya mahkûm
eden erkekler. Her geçen gün üzerine bir tuğla daha yerleştirdiğin bir kale
örmeye başlarsın kendine. Bir sığınak. Ondan mıdır acaba hep bir şatoda yaşama
isteğim, en korunaklı, zırh gibi. Hayaletlerle bile yaşamak yeğdir, dışarıda ki
vahşî hayattan.
Zaten toplu taşımayla işe gitmek başlı başına bir
muharebedir. Bir erkeğin soluğunu ensende hissetmek, bacaklarını ayırıp oturan
erkeğin yanında sen kendini daha fazla toparlamak zorunda kalırsın. Çünkü kız
çocuklarına düzgün oturması öğretilir, erkek çocukları hürdür. Sen eteğin
açılmasın diye dikkat ederken, ona göster pipini oğlum deniyordu tezahüratla.
Belki o küçükken pipini göster dediğiniz çocuklardan biriydi, koca adam
olmuştu, ben 14 yaşındayken durdurduğu arabada yol sorarken, bu adamın yüzü bir
tuhaf bakıyor diye tedirgin olduğumda elinin hareket ettiğini fark edip
gözlerimi aşağıya doğru kaydırdığımda. Ne yaptığını ancak yıllar sonra öğrenecektim.
5 sene önce bir ilkokulun önünde arabanın içinde gördüğün aynı manzarada, bu
flashback çakar zihninde. Arabayı yumruklayıp, kapıyı açıp adamı yakasından
tutup dışarı fırlatmak istersin. Yapamazsın, korkarsın. Kadınsın çünkü. Kimselere söyleyemezsin oturup bir gün
yazarsın işte.
Kadın olmak zordur.
Yanından geçen erkek ağzında geveleyerek tacizkar lâflar
eder. Ne dedin sen diye sorduğunda, hiçbir şey diyecek kadar aciz ve
onursuzdur. Arkasında duramaz ettiği lâfların, çünkü o da bilir aslında yanlış
yaptığını. Otomobiliyle geçerken, senide görmüşken boş geçmez bir erkek, eğilip
camdan bir kelâm eder. Onun ehlîleştirilememiş libidosu vardır zira.
Kadın olmak zordur.
Yalnız yaşadığın halde, yakın çevren dışı bunu
dillendirmezsin, en ufak bir imayla karşı karşıya kalmaya bile tahammülün
olmadığı için. Yalnız yaşıyor kadın imajını kendi kafasında yazıp çizmiş adamın
kafasının içinde bir çeltik olmak istemediğin için. Çünkü o adam senin evinin
saray, tebaan olmasa da o sarayın kraliçesi olduğunu bilmez. Yalnızlığınla
barışık olduğunu bilmez. Sarayda olsa, sifonu bozulur, musluk damlar. Eve usta
gelecekse, ana, konu komşu çağrılır yoksa kraliçe urbalarını değişir, vücudunun
hatlarını belli etmeyecek, bol, soluk eşofmanlar giyer meselâ, saçını toplar arkadan,
yüzünde makyaj yoktur. Belli mi olur, belki omzundan dökülen bir tutam saçından
sen suçlu olursun. Erkeklerin bahaneleri vardır, hakları, sebepleri. Mecbur
kapının eşiğine kadar sucuya evde biri varmış rolü kesersin. Belli periyotlarda
su firmalarını değiştirirsin. Üç beş yıl sonra, adamın kafasından ‘bir günde
kocası açmadı kapıyı’ geçti mi acaba diye kesersin. 5 litrelik su taşırsın eve.
Çabuk biter ama 10 litrelik su taşıyamazsın kolların narindir çünkü.
Kadın olmak zordur.
Hiçbir erkeğin düşünmediği, düşünmek zorunda olmadığı her
ayrıntıyı düşünürsün hayatın boyunca. Günlük hayatında yer alan onlarca
gereksiz düşünce. Kendini korumak, kollamak zorundasındır.
Sokakta olmak zordur, hayata hiçbir zaman tamamen
karışamazsın. Yazın uzun gün ışığı seni daha çok dışarıda tutarken, kışın hava
karardığında evde olmak istersin. Güvende.
Yürürken bazen adımlarını hızlandırır, bazen yavaşlarsın
arkanda ki önüne geçsin diye. Tedirgin bir durumda, telefonla yerini söylediğin
yalandan telefon konuşması yaparsın. Sokak kapısını açarken arkana döner
bakarsın, biri var mı, ya da izleyen biri. Hepsi güvende olmak, belki de
hayatta kalmak için.
Kadın olmak zordur.
Gitgide küçük bir çevrede yaşarsın, çemberin daralır,
çemberin dışı vahşîdir yem olmak istemezsin çünkü. Doğup büyüdüğün şehre bile
yabancılaşırsın. Bazı semtlere adımını bile atamazsın. Elini kolunu sallayarak
istediğin zaman istediğin yerde, istediğin şekilde olamazsın. Aksaray’dan yaya
olarak geçemezsin, Laleli’den. Tarlabaşından, Karaköy’den. Elin ayağın
çekildiği saatlerde tenha, loş sokaklarda yürüyemezsin. Alt geçitler, köprü
altları bir korku filminde ki kapı gıcırtısından daha ürkütücü olabilir. Etrafta
bu kadar kötülük kol gezerken, çemberin içinde kalırsın, kalene bir kaç tuğla
daha eklersin.
Sana özgür olduğun söylenir, hatta sende buna inanabilirsin.
Buyur yaşa o halde.
Kadın olmak zordur.
Birde bunun aşkı meşki var. Bu kadar meşakkatin içinde sevmek
sevilmek istersin. Âşık olmak. Güvenmek. Elini ayağını çekip sığınağında
beklersin. Umurunda değildir, yara almaktan, acı çekmekten yeğdir yalnızlık.
İkna etmeye çalışanlar çıkar. Güven dersin. O benim der. Öyle olmadığını
gösterir tez zamanda. Uzun süren yalnızlıklarında nasır tutmaz ki yüreğin, duyguların
sel olup akacak nehir arıyordur, coşkuyla gürül gürül. Kadınsan içinde sevgi ve
şefkat akacak damar arıyordur. İçi boşaltılmış aşkın, kullanmaktan yalama olmuş
aşkım sözcüklerinin çıktığı ağızların yüreğine inen damara denk gelirsen
akamazsın. Orda tıkanır kalırsın. Dikiş tutmuyorsa yüreği, oya gibi
işleyemezsin. Dışarıya süzülen gözyaşları, içine akanların yanında bir hiçtir.
Yakar, dağlar, batar, acıtır. Baban Haklıdır
seni korumakta. Sen haklısındır kendini korumakta. İnanmak ayıp değildir, yalan
söylemek ayıptır üstelik. Belki üçüncüde, belki beşincide inanmayı da
öğrenirsin. Öğrenmek ayıp değildir, inancı çalmak ayıptır oysa. Devinir
durursun. Dik durursun, dokunsan dağılacaksın bilmezler. Güçlü durursun,
kapının kilidini çevirip evine girdiğinde güçsüzlükten yere yığıldığını
bilmezler.
Kadın olmak zordur.
Sadece bizim ülkemizde değil, dünyanın başka coğrafyalarında
da kadınlar öldürülüyor. Sadece ölmüyorlar, duygusal şiddete, psikolojik
şiddete, cinsel şiddete, ekonomik şiddete maruz kalıyorlar. Bazıları her gün
ölüyor, sorsan ölmeyi tercih ederim diyecek kadınlar var.
Erkekler öldürüyor.
Pekiyi derhâl; Erkekleri, hadım edelim, asalım, keselim,
linç edelim, hapishanede tecavüze uğrasınlar adalet tecelli etsin...
Pekiyi bu duygular, temenniler ne kadar insanî? Beslediğimiz
tüm kötü duygular dönüp dolanıp tecelli etmiyor mu, bana değil sana, sana değil
ona...
Erkekler kötü derken 2 kere düşünmek gerekmiyor mu? Erkeği
yetiştiren de bir kadın. Kadınlar ne kadar iyi ki, bu kadar kötü olabilecek
erkekler yetiştiriyorlar. Eşit yetiştirmediğin, eşit davranmadığın kız ve erkek
çocukları yetişkin olduğunda, kızının canını başkasının yetiştirdiği erkek,
senin oğlunda, başkasının kızının canını yakıyor. Hepsi bir kısır döngü. Hepsi
bir bumerang. Kötülük gibi, fırlattığın sana dönecek. Bu düzene son verecek
mutlak kadındır. Ve bütün bunları sadece sevgi ile yapabilir. Sadece biraz
daha sevgi. Sevginin yapamayacağı, iyileştiremeyeceği yara, eksik yoktur. İyi olmak
zor değil. Zaten masum doğdun, marifet masum kalabilmekte. Her şeye, herkese,
yaşadığın her olumsuzluğa rağmen, iyi kalabilmekte. Kötülerin kurduğu düzende,
oyuna dahil olup kötü olmayı tercih ettiysen şikâyet etme. Yüreğin kararmışsa
bir kere, karanlık tarafa geçtiysen de dön geri. Sevgi temizler, aydınlatır.
Gün be gün sen aydınlanırsın, dokunduğun aydınlanır, çevren aydınlanır, bir gün
dünya. Sev ve iyi kal.
Biliyorum,
Aslında insan olmak zor.
Arzu Çağlıbulanık
16 Şubat 2015