16 Şubat 2015 Pazartesi

Özgecan Aslan anısına, saygı duyduğum kadınlara, kendime.

 

Kelimeleri yüreği batanlardanım, kurduğu cümleleri yutan, hazmetmeye çalışanlardan. Dile getiremediklerini yazanlardan. Konuşsam acıtır diye kendi canını acıtanlardan. Bağırıp çağırıp, haykırmak, kırıp döküp, taş üstünde taş bırakmamak noktasında, noktayı kendine koyanlardanım. Kimi gün, kimseyle tek kelime konuşmadığım olur, kendimle konuşur, kendimi dinlerim. İç ses hiç susmaz zaten. Hesap, muhasebe, muhakeme... Bunları kimi rakamlarla yapar, ben vicdanla.

Vicdanım bugün yaz diyor.

Özgecan Aslan yaşamıyor.

Gençliği, hayalleri, umutları, geleceği, sevinçleri, hayal kırıklıkları, korkuları, yaşadıkları ve yaşayamadıklarıyla, doğmamış çocuklarıyla toprağın altında...

Ben yaşıyorum.

Belki tesadüfen. Kaç kere teyit geçtiğimiz ölüme karşın. Tanrı’nın biçtiği ömrü, onun tasarrufunda, onun kurgusunda yaşıyorum şu an için.

Nasıl öfkeleniyoruz, Azrail’in rolünü çalana, hele hele zamansız olana öfkemiz çığ gibi büyüyor. İlk değil! Kim son olacağına söz verebilir?!

Erkekler tarafından kadınlar öldürülüyorlar.

 
Kadın olmak zordur, belki erkek olmak da zordur ama kadın olmak daha da zordur, hele güzel bir kadın olmak çok daha zordur. Erkek olmak teflon tava gibidir, ona çok fazla bir şey yapışmaz. Ama kadın kolay lekelenir. Erkeğin hakları geniştir. Erkeğin sırtı sıvazlanır, kadın eleştirilirken. Kadın bedeni üzerinden savururken küfürleri erkek, bir saniye bile düşünmez-düşünemez onu dünyaya getirenin de bir kadın olduğunu. Hâlbuki bal gibi bilir ama mıh gibi tutamaz aklında. Anası, bacısı, kızı, teyzesi, halası, kız yeğenlerinin canı, namusu, duygusu o kadar önemliyken, gözünü kırpmadan bir başkasınınkini harcar.

 
Kadın olmak zordur, güzel kadın olmak katmerli zordur.

Bana niye çalışmadığımı soranlara başka sebeplerde söyledim. Taciz edilmediğim hiç bir iş yerim olmadı benim. Erkek için ekmek aslanın ağzında ise, kadın için erkeğin apış arasına denk gelmeden ekmeğe ulaşmak zor. Erk onlarda, iktidar onlarda. Çantamı alıp çıktığım iş yerleri. En üretken, verimli çağımda, yeteneklerimle, zekâmla, birikimimle arkama bakmadan eve koşup kapımı kilitlememe neden olan erkekler. Daha azla yetinerek yaşamaya mahkûm eden erkekler. Her geçen gün üzerine bir tuğla daha yerleştirdiğin bir kale örmeye başlarsın kendine. Bir sığınak. Ondan mıdır acaba hep bir şatoda yaşama isteğim, en korunaklı, zırh gibi. Hayaletlerle bile yaşamak yeğdir, dışarıda ki vahşî hayattan.

Zaten toplu taşımayla işe gitmek başlı başına bir muharebedir. Bir erkeğin soluğunu ensende hissetmek, bacaklarını ayırıp oturan erkeğin yanında sen kendini daha fazla toparlamak zorunda kalırsın. Çünkü kız çocuklarına düzgün oturması öğretilir, erkek çocukları hürdür. Sen eteğin açılmasın diye dikkat ederken, ona göster pipini oğlum deniyordu tezahüratla. Belki o küçükken pipini göster dediğiniz çocuklardan biriydi, koca adam olmuştu, ben 14 yaşındayken durdurduğu arabada yol sorarken, bu adamın yüzü bir tuhaf bakıyor diye tedirgin olduğumda elinin hareket ettiğini fark edip gözlerimi aşağıya doğru kaydırdığımda. Ne yaptığını ancak yıllar sonra öğrenecektim. 5 sene önce bir ilkokulun önünde arabanın içinde gördüğün aynı manzarada, bu flashback çakar zihninde. Arabayı yumruklayıp, kapıyı açıp adamı yakasından tutup dışarı fırlatmak istersin. Yapamazsın, korkarsın. Kadınsın çünkü.  Kimselere söyleyemezsin oturup bir gün yazarsın işte.

 
Kadın olmak zordur.

Yanından geçen erkek ağzında geveleyerek tacizkar lâflar eder. Ne dedin sen diye sorduğunda, hiçbir şey diyecek kadar aciz ve onursuzdur. Arkasında duramaz ettiği lâfların, çünkü o da bilir aslında yanlış yaptığını. Otomobiliyle geçerken, senide görmüşken boş geçmez bir erkek, eğilip camdan bir kelâm eder. Onun ehlîleştirilememiş libidosu vardır zira.

 
Kadın olmak zordur.

Yalnız yaşadığın halde, yakın çevren dışı bunu dillendirmezsin, en ufak bir imayla karşı karşıya kalmaya bile tahammülün olmadığı için. Yalnız yaşıyor kadın imajını kendi kafasında yazıp çizmiş adamın kafasının içinde bir çeltik olmak istemediğin için. Çünkü o adam senin evinin saray, tebaan olmasa da o sarayın kraliçesi olduğunu bilmez. Yalnızlığınla barışık olduğunu bilmez. Sarayda olsa, sifonu bozulur, musluk damlar. Eve usta gelecekse, ana, konu komşu çağrılır yoksa kraliçe urbalarını değişir, vücudunun hatlarını belli etmeyecek, bol, soluk eşofmanlar giyer meselâ, saçını toplar arkadan, yüzünde makyaj yoktur. Belli mi olur, belki omzundan dökülen bir tutam saçından sen suçlu olursun. Erkeklerin bahaneleri vardır, hakları, sebepleri. Mecbur kapının eşiğine kadar sucuya evde biri varmış rolü kesersin. Belli periyotlarda su firmalarını değiştirirsin. Üç beş yıl sonra, adamın kafasından ‘bir günde kocası açmadı kapıyı’ geçti mi acaba diye kesersin. 5 litrelik su taşırsın eve. Çabuk biter ama 10 litrelik su taşıyamazsın kolların narindir çünkü.

 
Kadın olmak zordur.

Hiçbir erkeğin düşünmediği, düşünmek zorunda olmadığı her ayrıntıyı düşünürsün hayatın boyunca. Günlük hayatında yer alan onlarca gereksiz düşünce. Kendini korumak, kollamak zorundasındır.

Sokakta olmak zordur, hayata hiçbir zaman tamamen karışamazsın. Yazın uzun gün ışığı seni daha çok dışarıda tutarken, kışın hava karardığında evde olmak istersin. Güvende.

Yürürken bazen adımlarını hızlandırır, bazen yavaşlarsın arkanda ki önüne geçsin diye. Tedirgin bir durumda, telefonla yerini söylediğin yalandan telefon konuşması yaparsın. Sokak kapısını açarken arkana döner bakarsın, biri var mı, ya da izleyen biri. Hepsi güvende olmak, belki de hayatta kalmak için.

 
Kadın olmak zordur.

Gitgide küçük bir çevrede yaşarsın, çemberin daralır, çemberin dışı vahşîdir yem olmak istemezsin çünkü. Doğup büyüdüğün şehre bile yabancılaşırsın. Bazı semtlere adımını bile atamazsın. Elini kolunu sallayarak istediğin zaman istediğin yerde, istediğin şekilde olamazsın. Aksaray’dan yaya olarak geçemezsin, Laleli’den. Tarlabaşından, Karaköy’den. Elin ayağın çekildiği saatlerde tenha, loş sokaklarda yürüyemezsin. Alt geçitler, köprü altları bir korku filminde ki kapı gıcırtısından daha ürkütücü olabilir. Etrafta bu kadar kötülük kol gezerken, çemberin içinde kalırsın, kalene bir kaç tuğla daha eklersin.

Sana özgür olduğun söylenir, hatta sende buna inanabilirsin. Buyur yaşa o halde.

 
Kadın olmak zordur.

Birde bunun aşkı meşki var. Bu kadar meşakkatin içinde sevmek sevilmek istersin. Âşık olmak. Güvenmek. Elini ayağını çekip sığınağında beklersin. Umurunda değildir, yara almaktan, acı çekmekten yeğdir yalnızlık. İkna etmeye çalışanlar çıkar. Güven dersin. O benim der. Öyle olmadığını gösterir tez zamanda. Uzun süren yalnızlıklarında nasır tutmaz ki yüreğin, duyguların sel olup akacak nehir arıyordur, coşkuyla gürül gürül. Kadınsan içinde sevgi ve şefkat akacak damar arıyordur. İçi boşaltılmış aşkın, kullanmaktan yalama olmuş aşkım sözcüklerinin çıktığı ağızların yüreğine inen damara denk gelirsen akamazsın. Orda tıkanır kalırsın. Dikiş tutmuyorsa yüreği, oya gibi işleyemezsin. Dışarıya süzülen gözyaşları, içine akanların yanında bir hiçtir. Yakar, dağlar, batar, acıtır.  Baban Haklıdır seni korumakta. Sen haklısındır kendini korumakta. İnanmak ayıp değildir, yalan söylemek ayıptır üstelik. Belki üçüncüde, belki beşincide inanmayı da öğrenirsin. Öğrenmek ayıp değildir, inancı çalmak ayıptır oysa. Devinir durursun. Dik durursun, dokunsan dağılacaksın bilmezler. Güçlü durursun, kapının kilidini çevirip evine girdiğinde güçsüzlükten yere yığıldığını bilmezler.

 
Kadın olmak zordur.

Sadece bizim ülkemizde değil, dünyanın başka coğrafyalarında da kadınlar öldürülüyor. Sadece ölmüyorlar, duygusal şiddete, psikolojik şiddete, cinsel şiddete, ekonomik şiddete maruz kalıyorlar. Bazıları her gün ölüyor, sorsan ölmeyi tercih ederim diyecek kadınlar var.

Erkekler öldürüyor.

Pekiyi derhâl; Erkekleri, hadım edelim, asalım, keselim, linç edelim, hapishanede tecavüze uğrasınlar adalet tecelli etsin...

Pekiyi bu duygular, temenniler ne kadar insanî? Beslediğimiz tüm kötü duygular dönüp dolanıp tecelli etmiyor mu, bana değil sana, sana değil ona...

Erkekler kötü derken 2 kere düşünmek gerekmiyor mu? Erkeği yetiştiren de bir kadın. Kadınlar ne kadar iyi ki, bu kadar kötü olabilecek erkekler yetiştiriyorlar. Eşit yetiştirmediğin, eşit davranmadığın kız ve erkek çocukları yetişkin olduğunda, kızının canını başkasının yetiştirdiği erkek, senin oğlunda, başkasının kızının canını yakıyor. Hepsi bir kısır döngü. Hepsi bir bumerang. Kötülük gibi, fırlattığın sana dönecek. Bu düzene son verecek mutlak kadındır. Ve bütün bunları sadece sevgi ile yapabilir. Sadece biraz daha sevgi. Sevginin yapamayacağı, iyileştiremeyeceği yara, eksik yoktur. İyi olmak zor değil. Zaten masum doğdun, marifet masum kalabilmekte. Her şeye, herkese, yaşadığın her olumsuzluğa rağmen, iyi kalabilmekte. Kötülerin kurduğu düzende, oyuna dahil olup kötü olmayı tercih ettiysen şikâyet etme. Yüreğin kararmışsa bir kere, karanlık tarafa geçtiysen de dön geri. Sevgi temizler, aydınlatır. Gün be gün sen aydınlanırsın, dokunduğun aydınlanır, çevren aydınlanır, bir gün dünya. Sev ve iyi kal.

Biliyorum,

Aslında insan olmak zor.

 

 

Arzu Çağlıbulanık

16 Şubat 2015