21 Ocak 2012 Cumartesi

Internet ve Güvenlik

İnternetin bütün dünya ile eşzamanlı Türkiye’ye girmesi büyük alkış almıştı. Bu Türkiye’ye sınıf atlatmış, beraberinde de teknolojik gelişmeleri de getirmiş olarak algılandı. Türkiye bir konuda geri kalmamıştı. Düşünüyorum da, gerçekten böyle mi oldu? ABD istememiş ve onaylamamış olsa idi, 10 belki 20 sene sonra internet ve benzeri gelişimler ile tanışmış olabilirdik.

İnternet üzerinden, sosyal ağlardan ( massenger , facebook, twitter, skype vb) ve arama motorlarından yazdığımız bir ‘a’ harfinin dahi, kayıt alındığından, arşivlendiğinden, depolandığından ve beraberinde kategorize edildiğimizden, takip altına alındığımızdan muhtemelen de fişlendiğimizden neredeyse hiç kuşkum yok. Facebook, Twitter gibi sosyal mecra yaratıcılarının, biraz haylaz, biraz dahi ergen bir kimlik ön plana çıkarılarak arkasında ‘büyük baş’ kafaların olduğunu düşünüyorum. 60 sene önce kurulmuş ABD’deki ‘psikojik savaş merkezlerinin’ uzantısı olduğu kanaatindeyim. Ergen kimliklerin yaratıcı gibi gösterilmesi; hem dünya kamuoyun da eğlenceli bir çocuk işi şeklinde algılanıp tehdit unsuru gibi algılanmamasını sağlayacak, hem de ergen bir çocuğu öke gibi gösterip, kendi pek de zeki olmayan halkına pay çıkartıp onare etmek istemiştir (yani bizim veletler işte yapıyorlar böyle işler, hehee siz n’apıyorsunuz? der gibi) Bu hikayenin inandırıcılığını artırmak için birde filim çekerek pekiştirmiştir. Zaten ABD, yaptıklarının olduğu kadar, yapacaklarını da filim yaparak haber verecek kadar şeffaf bir ülkedir, şayet anlarsanız. Massanger’da yazdığınız kimi kelimelerin altı çiziliyor, özellikle takip edilen kelimeler var ve bunlardan birini yazdığınızda takibe alınıyorsunuz. Sesin bile yok olmadığı evrende, internette yazdığımız hiç bir kelimenin kaybolması mümkün gözükmüyor.

Twitter’da neredeyse kimseye ulaşmamanız mümkün değil. Mesela geçen gün ‘Azizim Rusya’yı votka bitirdi @Putin’ yazdım. Bunu yazarken aklımda tam olarak ne vardı emin bile değilim, öylesine, 1 saniyede yazdım, aslında çok ifade içeren, bir yandan ince alayla yazdım bunu. Düşünebiliyor musunuz, 20 sene önce, bir Ülkenin en üst makamına, bir arzuhaliniz, temenniniz vs varsa ancak mektup yazardınız, bu mektubunda biraz diplomatik bir dille yazılması gerekir ve mektubun muhatabına ulaşması da ancak hayal ve ümit edilirdi. Bugüne gelince şaşılası. Şimdi, bize sunulan imkan, gerçekten bize sunulmuş mu? Bize hizmet vermek için mi, yoksa bizden hizmet almak(bilgi!) için mi? Bunu öngörmeme rağmen, verdiğim örnekten anlayacağınız gibi, esirgemeden kullanıyorum sosyal medya mecralarını. Kendimi bildim bileli kategorize edilmeye karşı biri olarak, tek geliştirdiğim savunma mekanizması, hedef şaşırtan, kafa karıştıran tuhaf şeyler yazarak sınıflandırılmamak. Gugıl Amca (Sam Amca babası olur) benim aradığımı benden iyi biliyor. ‘Bir ben var, benden içeri’ o denli sufi Gugıl Amca, hatta tanıdığım en bilgili, en hafızası kuvvetli, en bilge insan!

Sanal Dünya güvenilir bir yer değil. Yazdığımız her mail okunuyor, merhaba dediğimiz her kimseyi, arkadaşlarımızı, işimizi, hobilerimizi, zevklerimizi, cinsel tercihimizi, evimizi, ne yediğimizi, hangi dişimizin ağrıdığını, inançlarımızı, fikirlerimizi ve aklınıza gelen her şeyimiz biliniyor, bunları deşifre etmemiz sağlanıyor. Nerede olduğumuzu bildirmemiz, ne dinlediğimiz, fotoğraflarımız ve bildirdiğimiz duygularımızla tüm zaaflarımızla ortadayız. Deşifre edilmiş haldeyiz, bunu bende yapıyorum. Düşündüğüm gibi ise, bu yazının okunmasını da bekliyorum.