21 Ekim 2011 Cuma

DUVAR

BİR GÜN YIKILIR

Aklım erdiğimde karşılaştığım ilk duvar The Wall’du. Pink Floyd’un kült şarkısı ve filmi. Bir  isyan, başkaldırı, haykırış filmi. 15 yaş için biraz ağırdı ama benim tercihim değildi. Bu Pink Floyd, bu da Kuğu Gölü balesi, bu da Guguk Kuşu al oku gibi bombardımana uğradığım yıllardı ağabeyim tarafından. Yaşıtlarım ev ve okul civarlarından ayrılamazken, ben Taksimde sanat galerilerinde resim sergileri geziyordum. Keşfetmeye, gerçekten öğrenmeye, kabuğumun kırılmasının, kendimi bulma ve  olma çabalarının yıllarıydı. Fenamı oldu? Hayır tam tersine harika oldu. Yaşıtlarım Sezen Aksu ve Küçük Emrah  dinleyip içlenirken, benim harçlıklarımla aldığım ilk albüm Beethoven’kiydi. Kendimi övmüyorum, duyarlılık ve yaradılış farkıydı bu. Aristokrat bir aileden geldiğimden değil, çoğunluğun sıkıldığı şu meşhur Pazar konserlerinden keşfetmiştim Beethoven ve diğerlerini.  Yani onlar flörtçülük oynarken ben keşfediyordum. Çevremdeki duvarları ellerimle yavaş yavaş genişlettim, kendime yaşama alanı oluşturdum, öğrenerek, araştırarak. Öyle açım ki, ama öğrenmeye. Bitmek tükenmek bilmeyen bilgi açlığı, bir çeşit doyumsuzluk, en kötü yanı da sonu olmayışı. Uçsuz bucaksız bir derya öğrenmek. Ama bildiğim bir şey var, Sokrat’ın dediği gibi ‘bildiğim tek şey bir şey bilmediğimdir’. Benim için en anlamlı gün, yeni bir şey öğrendiğim gündür. Hiçbir şey öğrenilmemiş gün, boşa geçmiş yavan bir gündür derim. İnsanın ancak öğrenerek tekamül edeceğini inanıyorum. Ama günümüz gençlerini bu hususta çok aceleci buluyorum, gerçi her konuda aceleciler ya. Hemen duvarları yıkmak istiyorlar. Nelerle karşılaşacaksın? Bu durumlara hazır mısın, donanımlı mısın?  Palas pandıras hayata atılmak istiyorlar, parolaları da ‘anı yaşa’. Tamam benim de hep savunduğum, arkasında durduğum ve sıkça kullandığım bir lafta vardır ‘hayat ertelenecek bir şey değildir’ derim. Benzer gibi gözükse de bu kelimelerin içine doldurduğumuz anlamlar farklı. Ben; bugün bir arkadaşını görmek istiyorsan git gör erteleme yarın olmayabilir, yeni bir kelime mi duydun anlamını bilmeden ömrünü geçirme git sözlükten oku öğren, babana hala onu sevdiğini söylemediysen git söyle sonra pişman olabilirsin gibi ve benzer anlamlarda kullanıyorum bu lafı. Yani anlayabileceğiniz gibi hiç biri imkansız, yapılamayacak, insanı zorlayan durumlar değil. Keza ‘anı yaşa’ bana çok tehlikeli gibi geliyor. Bu iki sözcük risk, belirsizlik ve tehlike kokuyor. Anı yaşamaya  hazır mısınız. An, o an, yaşanan ve yaşanamayan o an ve belki son an. Sınırlarda gezmek gibi.   

Sınırlarınızı başkalarının belirlemesine izin vermeyin. Sınırlarınızı kendiniz belirleyin ve kendiniz olun. Zamanı geldiğinde duvar kendiliğinden yıkılır zaten.  

Arzu ÇAĞLIBULANIK (2003)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder