20 Ekim 2011 Perşembe

Terör Kuyruğu ve Duyarsızlaşma

Okura; Bu yazı çok kişiye ulaşabilmesi, okuyanı yormadan hemen anlaşılır olması adına, ciddi ve uzun bir konuyu, özetlemek amacı ile  kullanılabilecek en yalın bir dil, net ifadeler ve hatta yer yer argo kullanılarak kaleme alınmıştır.

Duyarsızım! Duyarsızlaştım. Ne burnum sızladı, nede gözümden bir damla gözyaşı aktı. İçim acımıyor, tepkisizim. Kimse benden 25 senedir yaşadığım, tanık olduğum, haberdar olduğum, maruz kaldığım bir acı karşısında tepki vermemi bekleyemez. Buna duyarsızlaşma denir. Bugün ajanslar, ha 2 demiş, 24 ya da 26,  hatta 125 benim için bir şey ifade etmiyor. Doğru kayıtsa şayet, şimdiye değin 6650’yi buldu. Nedir bu rakamlar? Türkiye’de teröre kurban edilmiş ŞEHİT sayısı. Bireylerin, kamunun, medyanın, TV’nin tavrı da beni ilgilendirmiyor. İnsanlar dilerlerse işlerini yaparlar, devam edebilirler hayata. Beni benim tercihim ilgilendiriyor. Sosyal medyada ki, sitemleri, küfürleri, lanetleri, siyah kurdeleli, bayraklı profilleri, hatta gözyaşlarını samimi bulmuyorum. Yerini ertesi gün, yine yandan çekilmiş bir fotoğrafın alacağını, eğlenceli videoların, fıkraların, karikatürlerin, vs paylaşımına bırakacak. Balık hafızalı bir milletin bireyleri, bugün matem ilan et, yas tut, yarın kaldığın yerden devam et. En büyük meselemiz samimiyetsizliğimiz. Yaptığı seçimlerle, (sunulan seçeneklerle) protesto etmek.
Akademisyenlerin kullandığı çetrefilli lisandan yıllardır sıtkı sıyrılmış biri olarak, çok sade, net ve anlaşılır bir şekilde yazmaya devam ediyorum. ABD’nin 60 sene önce kurduğu ‘psikolojik savaş merkezi’ kusursuz bir şekilde çalışıyor ve aksaklık yaşamadan adım adım planlarını hayata geçiriyor. 15 sene önce küçük harflerle, pek az kişiyle konuştuğumuz ‘Büyük Ortadoğu Projesini’ duymayan sağır sultan kalmadı. Coğrafi konum olarak, bu projeden sıyrılmamız mümkün olmadı. ABD’yi ayakta tutan, silah, sinema ve ilaç sanayidir. Ve bu 3 dev endüstrinin büyük çoğunluğu Yahudilerin elindedir ve Yahudi Lobisi olarak ABD’nin arkasında ki, gerçek güç ve karar mekanizmasıdır. Bu çok paralı amcaların, dünya haritasına baktıklarında canları çok sıkılmaktadır. Dünyanın en güçlü ve en çok kazandıran sanayilerini elinde tutmalarına rağmen haritadaki küçük kara onlar için yeterli değildir. Hem para kazanmaya devam edebilir, hem de daha fazla toprak sahibi olabilirlerdi. Proje 1980 yılında start aldı. İran ve Irak savaştırıldı, kendi sattıkları silahlar ile. Galibi olmayan ve 8 yıl süren bir savaş. Orta doğunun zemini sallandırılmıştı. 2 Sene sonra, ABD öncülüğünde ve 1 sene süren Irak-Kuveyt arasında Körfez savaşı ile devam etti. Aradan 10 sene geçtikten sonra kana susayan ABD, aslında projeye devam edebilmek için Orta doğuya burnunu sokmak için bir sebep yarattı. Radikal bir kararla, en can alıcı darbeyi kendilerine yaptılar. Sorun değildi, yenisini yapmak hiç sorun olmayacak öte yandan dünya kamuoyunda onları %100 haklı gösterecek bir vaka yarattılar. İkiz kulelerini yerle bir ettiler. Bir kaç Arap kullanarak elbette, inandırıcı olması için. 2001’de önce Afganistan’ı hedef aldı ve sözde düşmanları Bin Ladin ve Talibani’yi etkisiz hale getirdi. Hemen 2003’de, Irak’ın tehdit oluşturduğuna kanaat getirdi. Nükleer silahları olduğu halüsinasyonlarına kapılarak Irak’ı işgal etti. Nükleer silahlar yoktu. Muhtemelen Saddam kaçarken poposuna sokmuştu. Sonra dünyanın gözü önünde, küçük düşürecek şekilde, yakalanması, bit kontrolü, diş kontrolü ve bir bayram sabahı asarak idamını Müslümanları rencide edecek şekilde gerçekleştirdi. Benim şahsi fikrim, asılanın, Saddam değil, benzerlerinden biri olduğudur. 2010 yılında İran’a müdahaleleri olmuş ama İran kafa tutmuştur. Zira İran, Irak gibi sonradan haritada çizilmiş bir ülke değil, Pers İmparatorluğunu devamıdır. ABD politika olarak, pis işlere elini bulaştırdıktan sonra, dünya kamuoyunda güven tazelemek, sempati toplamak için bir süre geri çekilir. Başkan seçimleri de, bu politika ile yapılır. Projelerine uygun olarak, pis işlere uygun Bush gibi karakterleri seçer. Geri çekildiğinde, dünyada sempati uyandıracak Clinton gibi karakterleri. Bu kimlikler, bu roller için uygundur.  Büyük Orta Doğu Projesi, Suriye ile devam edecektir bir bahane ile. Projeye son adresi ise Türkiye’dir. Kimse Sam Amca’ya, ‘senin Orta Doğudaki hiç bir ülkeyle sınırın yoktur, tarafınıza oluşan bir tehdit yoktur ve sen dünyanın jandarması değilsin hacı!’ demediği sürece Sam Amca silah satarak ve kullanarak, dibine kadar kullandığı kaynakları tükenmek üzere olduğu için, petrol, su için verimli topraklar Mezopotamya’ya doğru ilerlemeye devam edecektir. Zaten bakması gereken bir de üvey kardeşi vardır ama üvey kardeş İngiltere her konuda arkasındadır.
Sözde demokrasi altında, ABD mandalığında yönetilen bir ülkenin, terörden kurtulması tabi olduğu ülkenin inisiyatifidir. Viyana kapılarına dayanmış, dünyaya hükmetmiş, 622 yıl hüküm sürmüş bir imparatorluktan gelip, 1923’den beri de tam bağımsız, demokrasi ile yönetilen bir ülke olarak varlığını sürdüren Türkiye Cumhuriyeti( 88 yıllık tam bağımsız bir ülke cümlesi kuramadığım için sadece başlangıç tarihini yazdım) ve yekünde 700 yıllık bir devlet, ABD ve AB’ye karşı etek öpen, tavizkar tutumlar sergiliyor. Bugünkü resme, gündeme gelirsek, yetersiz, kifayetsiz, yaptırımdan uzak bir idare (hatta irade) ile karşı karşıyayız. 1988’den beri tüm hükümetler, aynı kelimelerle terör konusunu savuşturmuştur. ‘Hesabı sorulacaktır!’ ve ‘Bıçak kemiğe dayanmıştır!’ söylemleri ile açıkça savuşturmuştur! Bu hükümetler ve devlet yetersizliğini defalarca kanıtlamıştır. Hesap sorulmamıştır (sorulamamıştır) ve bu dayanan bıçak kesinlikle kördür!
PKK,  ABD güdümlü bir Kürt örgütüdür ama bu örgüt, tüm Kürtlerin dahil olduğu ve hedef gösterileceği bir yapı değildir.Ama şu sorundur ki, çok zengin bir dil olan Kürtçeyi kullanan, şarkılar yapan, kitaplar yazan, radyosu - televizyonu olan, siyasetin içinde bilfiil bulunan, mebus olan, başbakan olan, cumhurbaşkanı olan Kürtlerde, hiç bir gerçek aydın, düşünürün çıkıp, ‘Biz bu coğrafyada yüzyıllardır kardeş gibi beraber yaşadık, bizim meselemiz yoktur, ABD’nin oyununa gelmeyin, kuklası olmayın’ yönünde barışçıl örgütleme sağlayamamıştır. Kürdistan ütopyası, sadece bir kara parçası olarak kalacaktır. Büyük kentlerde yaşayan hiç bir Kürt, evini, işini, sosyal çevresini bırakıp göç etmeyecektir.  Devlet olmak, sanayileşmek, ticaret, eğitim, sağlık, hukuk sistemi kurmak demektir. 10’ar çocuk doğurarak nüfus artışını sağlamak ve kendi lisanınızın olması, devlet gerekliliği için yeterli değildir. Devlet kuracak paranız var ise, neden ağırlıklı olarak yaşadığınız Doğu ve Güneydoğu bölgelerinin koşullardan şikayetçi olduğunuz, yaşadığınız bölgeye iyileştirme için neden kullanmadınız diye sorma hakkı doğar. Yo bizim devlet kuracak paramız yok, ama devletleşmek istiyoruz diyorsanız. İkinci bir soru sorma hakkı doğar. Pekiyi size bu devleti kim kuracak?
Terörü durdurma, yüksek bir irade, kararlılık ve yaptırım siyaseti ile gerçekleşir. ABD’nin PKK’yı örgütlemesinin ve silah satışının durdurulması öncelikle yapılması gereken dış politikadır. Hali hazırda yakalanmış ve tutuklu bulunan PKK terör örgütü başı Abdullah Öcalan ile ilgili olarak ABD’ye, Avrupa’ya ve İnsan Haklarına Mahkemesine rest çekilmeli ‘Bu bizim iç meselemizdir, ister yargılarım, ister asarım, ister yakarım, ister götüne fitil atarım’ denmelidir. Kürt vatandaşlara verilmesi gereken mesaj ise ’Daha fazla hatanıza tolerans gösterilmeyecektir. Sınırları ve yönetimi belli olan bu ülke içinde, Çerkezler, Abazalar, Ermeniler, Süryaniler, Rumlar, Levantenler, Museviler, Lazlar, Abazalar, Boşnaklar ve diğer göçmenler gibi sulh içinde, doğup büyüdüğünüz bu memlekette yaşarsınız. Ya da mezarlıklarda ki geçmişlerinizi bırakıp başka bir ülkeye ister göç edin, ister iltica yolunuz açıktır.’  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder